11 Haziran 2016 Cumartesi

Ramazan Paketlerinde Uygulanması gereken Katma Değer Vergisi Oranı:


Ağırlıklı olarak Ramazan ayında verilen Ramazan paketlerinin içinde sıklıkla pirinç, nohut, mercimek, kuru fasulye, kahve, çay, şeker, baharat, makarna, hazır çorba, salça, tuz, helva, yumurta, katı yağ ve sıvı yağ gibi yiyecek maddeleri bulunmakla birlikte zaman zaman bu paketlere sabun sıvı sabun peçete gibi temizlik ürünleri konulduğu da görülmektedir.

2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nda yer alan KDV oranları incelendiğinde ramazan paketlerinin içinde yer alan erzaklarının tamamına yakınının % 8 KDV oranına tabi olduğu görülmekle birlikte peçete gibi temizlik ürünlerin KDV oranının %18 olduğu görülmektedir.

Bu durumda Ramazan Paketlerine uygulanacak KDV oranı sorun olabilmektedir.

Konuyla ile ilgili Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının 13.10.2005 Tarih Ve B.07.1.GİB.4.06.17.01/14028-4 sayılı muktezasında “İlgide kayıtlı dilekçeniz ile; ramazan paketlerine uygulanacak katma değer vergisi oranının ne olacağı ve uygulanacak oranın, paket içinde bulunan ürünlere ayrı ayrı mı, yoksa bütün halinde mi uygulanacağı hususunda görüş talep etmektesiniz.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi  Kanununun 28’inci maddesinde; “Katma değer vergisi oranları vergiye tabi her bir işlem için %10’dur. Bakanlar Kurulu bu oranı dört katına kadar artırmaya, %1’e kadar indirmeye, bu oranlar dahilinde muhtelif mal ve hizmetler  ile bazı malların perakende safhası  için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir.”  hükmü yer almaktadır.
Bu madde hükmüyle Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 2002/4480 sayılı Kararname ile, katma değer vergisi oranları;  kararname eki I sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için % 1, II sayılı listede yer alan mal ve hizmetler için % 8, bu listelerde yer almayan mal ve hizmetler için ise % l8 olarak tespit edilmiştir.

Buna göre; birbirinden bağımsız olarak tüketilebilen ve farklı katma değer vergisi oranlarına tabi ürünlerin paketlenerek, fatura veya benzeri vesikalarda malın cinsinin “Ramazan Paketi”, tutarının da tek bir tutar olarak gösterilmesi suretiyle satışa sunulması halinde, bu pakete, koli içindeki katma değer vergisi oranı en yüksek olan ürünün tabi olduğu  katma değer vergisi oranı uygulanacaktır. Ancak;  paket içindeki ürünlerin, fatura veya benzeri vesikalarda ayrı ayrı fiyatlandırılarak, ayrı kalemler halinde gösterilmesi durumunda ise; her bir ürüne, ürünün tabi olduğu katma değer vergisi oranının uygulanacağı tabiidir.” şeklinde açıklama yapılmıştır.

Diğer taraftan ramazan paketi içerisindeki ürünlerin, fatura veya benzeri vesikalarda ayrı ayrı fiyatlandırılarak, ayrı kalemler halinde gösterilmesi durumunda ise her bir ürüne, ürünün tabi olduğu katma değer vergisi oranının uygulanacağı belirtilmiştir.

Söz konusu muktezadan anlaşılacağı üzere içerisinde farklı KDV oranlarına tabi ürünlerin bulunduğu ramazan paketleri satıldığında bu satışa ait fatura veya benzeri vesikalarda malın cinsinin "Ramazan Paketi", fiyatının da tek bir tutar olarak gösterilmesi durumunda uygulanacak katma değer vergisi oranının paket içerinde yer alan KDV oranı en yüksek olan ürünün olacağı belirtilmiştir.  Diğer taraftan ramazan paketi içerisindeki ürünlerin, fatura veya benzeri vesikalarda ayrı ayrı fiyatlandırılarak, ayrı kalemler halinde gösterilmesi durumunda ise her bir ürüne, ürünün tabi olduğu KDV oranının uygulanacağı belirtilmiştir.

8 Haziran 2016 Çarşamba

Ramazan Paketlerinin Muhasebeleştirilmesine yönelik Monografi çalışması:


Şimdi yukarıda açıkladığımız üzere makalemizin konusunu oluşturan, şirketlerin çalışanlarına verdikleri ramazan paketleri ve erzakların muhasebeleştirilmesine ilişkin bir örnek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Örnek: VDD YMM A.Ş. Ramazan ayında çalışan personeline dağıtmak üzere 08.06.2016 tarihinde ZEYNEP BERRA TARIM İŞLETMELERİ A.Ş.'den (% 8 KDV dahil) 108.000 TL'lik ramazan paketlerinden 10 adet satın almıştır. Bu durumda VDD YMM A.Ş. ' nin hesaplaması gereken gelir vergisi stopajı ve damga vergisi aşağıdaki gibi olacaktır.

(Örneğimizde Gelir Vergisi Oranı İlk dilim olan %15 üzerinden, Damga Vergisi Oranı ise % 0759 üzerinden hesaplanacaktır.)

Ramazan Paketlerinin KDV Hariç Değeri 
10*100,00-TL
 1.000,00-TL
Ramazan Paketinin KDV Tutarı (%8)
1000,00-TL*%8
      80,00-TL
Ramazan Paketinin KDV Dahil Toplamı
 
  1.080,00-TL
Toplam Kesinti Oranı 
%15 + %0,759
%15,759
Brüt Ücret    1.080,00/(1-%15,579)
1.080,00/0,84241
   1.282.04-TL
Gelir Vergisi      ( Brüt Ücret*GV’ si oranı)
1.282,04-TL*0,15
  192,30-TL
Damga Vergisi   (Brüt Ücret*DV’ si oranı )
1.282,04-TL *0,0759
    0,97-TL
Toplam Ödenecek Vergi
(DV+ GV)
  193,27-TL

VDD YMM A.Ş. nin Çalışanları için aldığı Ramazan Paketlerinin İlk Satın Alınması Anındaki Yapılacak Kayıt:

-----------------------------------/----------------------------------

157 DİĞER STOKLAR                   1.000,00

    01 Personele Verilecek Mallar

191 İNDİRİLECEK KDV                   80,00

    320 SATICILAR                                         1.080,00

-----------------------------------/----------------------------------

Yevmiye kaydında da görüleceği üzere, söz konusu yardımların satın alınması sırasında VDD YMM A.Ş. tarafından yüklenilmiş olan KDV'ler indirim konusu yapılacaktır.

VDD YMM A.Ş. Çalışanlarına Yardım Amaçlı Satın Alınarak dağıtılan Ramazan Paketlerinin Ücret Olarak Kaydedilmesine İlişkin Kayıt:

-----------------------------------/----------------------------------

770 GENEL YÖNETİM GİD.                     1.273,27

    360 ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR                           193,27

        01 Gelir Vergisi (192,30)

        02 Damga Vergisi (0,97)

    335 PERSONELE BORÇLAR                                          1.080,00

-----------------------------------/----------------------------------

Yukarı 770 hesabı yerine işletme türüne göre 720-730-740 Hesapları da kullanılabilir.

Yardım Amaçlı Satın Alınan Ramazan Paketlerinin Çalışanlara Tesliminden Yapılacak Kayıt:

-----------------------------------/----------------------------------

335 PERSONELE BORÇLAR                1.080,00

    157 DİĞER STOKLAR                                     1.000,00

    391 HESAPLANAN KDV                                      80,00

-----------------------------------/----------------------------------

Yardım Amaçlı Satın Alınan Ramazan Paketlerinin Çalışanlara Tesliminde Fatura Kesilmesi Durumunda ise Yapılacak Kayıt:

-----------------------------------/----------------------------------

335 PERSONELE BORÇLAR                1.080,00

    600 YURTİÇİ SATIŞLAR                                 1.000,00

    391 HESAPLANAN KDV                                     80,00

-----------------------------------/----------------------------------

623 DİĞER SATIŞLARIN MALİYET         1.000,00

    01 Personele Verilecek Mallar

       157 DİĞER STOKLAR                                 1.000,00

-----------------------------------/----------------------------------

Yukarıda ki yevmiye kayıtlarında da görüldüğü üzere satın alınan erzak bedelinin perakende satış fiyatı ile KDV toplamından oluşan net tutarın; menfaatin elde edildiği aydaki personelin brüt ücretine ilave edilerek gelir vergisi ile damga vergisi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca işletme personeline ramazan ayında verilen erzak yardımları KDV'nin konusunu oluşturduğundan söz konusu yardımların satın alınması sırasında işletme tarafından yüklenilmiş olan KDV indirim konusu yapılacaktır.

7 Haziran 2016 Salı

RAMAZAN PAKETLERİNİN VERGİ KANUNLARINA GÖRE DURUMU



Son yıllarda bir gelenek haline gelen Ramazan aylarında hemen hemen tüm şirketlerin uyguladığı önemli bir yardımlaşma aracı erzak paketlerinin dağıtımıdır. Uygulamada bedelsiz olarak verilen bu gibi ayni yardımlar tereddütlere yol açmakta ve vergilendirme ve muhasebeleştirme noktasında sorunlar yaşanmaktadır İşveren tarafından sunulan bu hizmet karşılığı yapılan ödemelerin giderleştirilip giderleştirilemeyeceği ise merak edilen diğer hususlar arasında yer almaktadır.

Ramazan ayının başlamasıyla birlikte işletmeler, çalışan personellerine Ramazan paketi, ramazan erzakı, vs. adı altında gıda yardımı yapmaları gündeme gelmektedir. Bu yardımlar  hem işletme personeline fayda sağlamakta hem de işletme personelinin işletmeye olan bağlılığını sağlamaktadır.

Ramazan paketi, ramazan erzakı, vs. adı altında yapılan yardımların vergi kanunları karşısındaki durumu işletmeler açısından önem arz etmektedir. Ramazan ayında işletme personeline yardım adı altında dağıtılan erzak paketlerinin Gelir Vergisi, Katma Değer Vergisi ve Damga Vergisi Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu karşısında durumu aşağıda bölüm bölüm açıklanmaya çalışılacaktır.

1.Gelir Vergisi Yönünden Değerlendirme

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu 2  'nun 61'inci maddesinde ücretin tanımı yapılmıştır.

Söz konusu maddeye göre ücret; "işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir." şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı maddenin takip eden fıkrasında, "ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmüne yer verilmiştir.

İlgili Kanun'un "Gerçek Ücret" başlıklı 63'üncü maddesinde, "Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır." denilmiş ve söz konusu maddenin devamında ise "Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre, konut tedariki ve sair suretle sağlanan menfaatler, konutun emsal kirasına veya menfaatin emsal bedeline göre değerlenir" hükmüne yer verilmiştir.

İlgili kanun hükmünden anlaşılacağı üzere, işverenlerce çalışanlarına verilecek yardımlar ayni ücret olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca işletme personeline ayni yardım adı altında dağıtılan bu yardım paketlerinin vergilendirilebilmesi için bu yardımların nakdi olarak değerinin bilinmesine gereksinim duyulmaktadır. Yukarıda yer verilen Kanun hükmüne göre, çalışanlara verilen bu yardımların nakdi değerlerinin tespitinde bu yardımların verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatları esas alınacaktır. Buna göre çalışanlara verilen ramazan paketlerinin bedelleri, çalışanlara ödenmiş net ücret olarak değerlendirilecektir. Ancak vergilendirilme aşamasında bu tutarın brüt hale çevrilerek personelin o ayki ücret matrahına eklenmesi ve ücret geliri olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

2.Katma Değer Vergisi Yönünden Değerlendirme

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun  'nun "Verginin Konusunu Teşkil Eden İşlemler" başlıklı 1'inci maddesinin 1 numaralı bendinde; "ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı" hüküm altına alınmıştır.

Mezkur Kanunun teslim sayılan halleri düzenleyen 3'üncü maddenin (a) bendinde, "vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesi, vergiye tabi malların işletme personeline ücret, prim, ikramiye, hediye, teberru gibi namlarla verilmesinin teslim sayılacağı" hükmedilmiştir.

Ayrıca Kanunun 5'inci maddesinde "vergiye tabi bir hizmetten işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır" hükmüne yer verilmiştir.

Bununla birlikte, KDV Kanunu'nun 27'nci maddesinde, "bedeli bulunmayan veya bilinmeyen işlemler ile bedelin mal, menfaat, hizmet gibi paradan başka değerler olması halinde matrahın işlemin mahiyetine göre emsal bedeli veya emsal ücreti olacağı" hüküm altına alınmıştır.

Bu itibarla, ramazan paketlerinin bedelinin tespit edilememesi durumunda, değerlemede emsal bedeli esas alınacaktır. Dolayısıyla hizmet erbabına verilen ramazan paketlerinin emsal bedelleri tespit edilip bu bedel üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, söz konusu yardımların satın alınması sırasında işletme tarafından yüklenilmiş olan KDV'ler indirim konusu yapılacaktır.

3.Damga Vergisi Yönünden Değerlendirme

488 sayılı Damga Vergisi Kanunu 'nun 1'inci maddesinde, verginin konusunu Kanun'a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların oluşturduğu, kağıt teriminin ise, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilecek belgeleri ifade edeceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükme göre, herhangi bir kağıdın damga vergisine tabi olması için aşağıdaki hususların mevcut olması gerekir:

' Herhangi bir hususu ispat veya belli etmesi,

' Yazılıp imzalanması veya imza yerine geçen bir işareti taşıması,

' İbraz edilebilecek nitelikte olması,

' Kanun'a ekli (1) sayılı tablo kapsamına girmesi.

Damga Vergisi Kanunu'na göre ekli liste'de yer alan 1 sayılı tablonun " Makbuzlar ve diğer Kağıtlar" başlıklı bölümünde maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı gibi ödemelerin binde 7,59 (2016 Yılı) damga vergisine tabi olduğu bildirilmiştir.

Ücret ödemesi ister para isterse ayın olarak ödenmiş olsun her iki halde de damga vergisinin kapsamına girmektedir.

Bu nedenle, işverenlerin ayın olarak yapmış oldukları dahil ücret ödemelerinden binde 7,59 oranında damga vergisi keserek vergi dairesine beyan edip ödemeleri gerekmektedir.

4..Personele Verilen Ramazan Paketlerinin Sosyal Sigorta Primleri Yönünden Değerlendirilmesi

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 8  'nun "prime esas kazançlar" bölümünde aynı yardımlar prime esas kazanca tabi tutulmaz' açıklaması yer almaktadır. Bu nedenle dağıtılan paketlerin parasal bedeli Sigorta matrahına dâhil edilmeyecektir. Aynı zaman da işsizlik sigortası hesaplanmayacaktır.

Sonuç itibariyle; sosyal yardım adı altında yapılan ramazan paketleri yardımlarının, herhangi bir zorunluluğa dayanmaksızın salt işverenin iradesiyle yapıldığından prime tabi tutulmaması gerekir.

2 Haziran 2016 Perşembe

OSB TAHSİS BELGESİNE DAYALI OLARAK OSB ARAZİLERİNİN SATIŞINDA KV 5/1-e ve KDV 17/4-r UYGULAMASI




Organize Sanayi Bölgelerinde firmalara tahsis edilen arazilerin, (arsa tahsis hakkının) satılması durumunda satışın katma değer vergisine (KDV) tabi olup olmadığı, tabi ise uygulanacak KDV oranı ve bu satıştan elde edilecek kurum kazancının 5 yıl süre ile fon hesabına ve şirket sermayesine ilave edilmesi halinde kurumlar vergisinden istisna olup olmayacağı konusunda tereddütler oluşmaktadır.

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde; "Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75 lik kısmı kurumlar vergisinden müstesnadır.

            Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılır.

            İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır." hükmü yer almaktadır.

            Öte yandan; konu ile ilgili olarak 3/4/2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "5.6.2.2.1 Taşınmazlar" başlıklı bölümünde;

İstisnaya konu olan taşınmazlar, Türk Medeni Kanununda “Taşınmaz” olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır.

Bunlar Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesinde;

  • Arazi,
  • Tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
  • Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmıştır.

Elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın, bu istisna uygulamasına konu olabilmesi için taşınmazın Türk Medeni Kanununun 705 inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, ilgili kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir binanın satışından doğan kazanca bu istisna uygulanmayacaktır.

Fiiliyatta cins tashihinin kurum adına tapuya tescilinin yapılmasında çeşitli nedenlerle gecikmeler olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl süreyle bulunup bulunmadığının, tespitinde, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilebilmesi mümkün olabilecektir.

Örneğin; organize sanayi bölgeleri tarafından verilen tahsis belgesine istinaden veya çeşitli nedenlerle iki yıldan fazla süreyle fiilen kullanılan ancak, tapuda kurum adına henüz tescil edilmemiş bir taşınmazın tahsis belgesine dayanılarak veya zilyetliğin devri suretiyle satılması durumunda bir taşınmaz satışından bahsedilemeyeceğinden istisna uygulanmayacak, ancak, iki tam yıl kullanıldığı yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde tevsik edilen taşınmazın tapuda kurum adına tescil edildikten sonra satılması halinde, satıştan elde edilen kazançlar bu istisna kapsamında değerlendirilecektir.

Denilmektedir.

Organize Sanayi Bölgelerinde tahsis edilen arsanın şirket adına tapuya tescil edilmeden satılması durumunda, bir taşınmaz satışından bahsedilemeyeceğinden söz konusu satıştan elde edilecek kazancın 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmamaktadır. 

            Diğer taraftan; KDV Kanununun 17/4-r maddesi ile kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri KDV den istisna edilmiştir.

Organize Sanayi Bölgelerince firmalara tahsisi yapılan ancak tapuda firmanız adına henüz tescil edilmemiş olan arsaların tahsis hakkının tahsis belgesine dayanılarak satılması durumunda bir taşınmaz satışından söz edilemeyeceğinden, söz konusu işlemin gerek KDV Kanununun 17/4-r maddesindeki istisna hükmü kapsamında gerekse de KV’si kanunun 5/1-e bendi kapsamında istisna olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Firmaların bahse konu istisnalardan yararlanabilmeleri için, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının yapı inşaatı  ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik etmek kaydı ile tahsis belgelerinin tahsis tapu tesciline çevirdikten sonra satışının yapılması gerekmektedir.

 

 

 

1 Haziran 2016 Çarşamba

İSTİSNA KAZANÇLARA İLİŞKİN YMM TASDİK RAPORU GEREKLİ MİDİR ?

Son dönem de firmaların aktiflerinde ki taşınmazların ve iştirak satışlarından elde etikleri kazanç için KV’ si kanunundaki istisna hükmünün uygulanmasında YMM tasdik raporunun hazırlanıp hazırlanamayacağı ile ilgili tereddüt söz konusudur.

Buna göre;

KVK’nın istisnaları düzenleyen 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile ayni süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmının kurumlar vergisinden müstesna olduğu, bu istisnanın satışın yapıldığı dönemde uygulanacağı ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulmasının ve satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesinin şart olduğu, bu sürede tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin ziyaa uğramış sayılacağı, aynı şekilde istisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmına uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin de ziyaa uğramış sayılacağı, menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançların istisna kapsamı dışında olduğu hükme bağlanmıştır.

Tebliğ bazında düzenlemeye 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin, “5.6. Taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satış kazancı istisnası” başlıklı bölümünde yer verilmiştir

Öte yandan, 5 sıra no.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında kurum kazancından indirilen kazanç ve iratlar tutarları toplamı belirlenmiş haddi aşan kurumlar vergisi mükelleflerinin, iştirak hisselerinin ve gayrimenkullerin satışından doğan kazançlara ilişkin istisnadan yararlanabilmeleri için vergi dışı tutulan işlemlerin, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olduğunun yeminli mali müşavirler tarafından düzenlenen “Kurumlar Vergisi İstisna ve İndirim Tasdik Raporları” ile belgelenmesi zorunluluğu getirilmiştir.

37 sıra no.lu Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği ile 3568 sayılı Kanun çerçevesinde yeminli mali müşavir tasdik raporu düzenlenmesi işlemleriyle ilgili hadler yeniden belirlenmiş ve Bakanlığımızca özel bir belirleme yapılmadığı takdirde, bu Genel Tebliğde yer alan parasal hadlerin, her yıl bir önceki yıl için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı belirtilmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-(e) maddesinde de, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamındaki istisna korunmuştur.

Buna göre, Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında kurum kazancından indirilen kazanç ve iratlar toplamının 2015 hesap dönemi için 233.000 TL’yi aşması halinde, taşınmaz satışından doğan kazançlara ilişkin istisnadan yararlanılabilmesi için yeminli mali müşavir tasdik raporu düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak tam tasdik sözleşmesi bulunan mükelleflerin ayrıca kurumlar vergisi istisnası tasdik raporu ibraz mecburiyeti bulunmamaktadır.

 

6 Mayıs 2016 Cuma

Konutlarda Net Alan Tanımında Son Durum:

Konutlarda Net Alan Tanımında Son Durum:
 
Konut teslimleri üzerine yapılan ilk KDV uygulaması, 1985 yılında “net alan 150 metrekareye” kadar olan konutların tesliminde istisna getirilmesi şeklinde olmuştur. 

Daha sonra, KDV Kanununda 2007 yılında yapılan değişiklikle bu istisna kaldırılmış, “net alanı” 150 m2 ye kadar olan konutların tesliminde indirimli oranda (%1) KDV uygulamasına geçilmiştir. Konutlardaki KDV oranı ile ilgili son düzenleme, 6322 Sayılı Kanunla yapılmış, Bakanlar Kuruluna arsa ve konutun bulunduğu yer ve “vergi değerini” esas alarak yeni KDV oranları belirleme yetkisi verilmiştir.

 

Bakanlar Kurulu da, yeni düzenlemenin kendisine verdiği yetkiyle, sadece “Büyükşehir Belediyeleri sınırları içerisindeki lüks veya birinci sınıf olarak yapılan inşaatlara” yönelik bir düzenleme yaptı.(2012/4116 Sayılı BKK)

 

Yeni düzenleme ile (yapı ruhsatı 01.01.2013 tarihinden itibaren alınan konut inşaatı projelerinde) yapı ruhsatının alındığı tarihte, üzerine yapıldığı arsanın 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 29. maddesine istinaden tespit edilen arsa birim m2 vergi değeri;

a) Beşyüz Türk Lirası ile bin Türk Lirası (bin Türk Lirası hariç) arasında olan konutların tesliminde KDV oranı % 8,

b) Bin Türk Lirası ve üzerinde olan konutların tesliminde KDV oranı % 18 oldu.

Bu uygulama halen devam etmektedir.

 

Konut teslimlerinde istisna uygulandığı dönemde KDV ye tabi olup olmama açısından, indirimli oran döneminde de KDV oranı açısından idare ile mükellefler arasında sürekli sorun yaşandı.

İdare, bu konudaki ilk belirlemeyi istisnanın başladığı dönemdeki uygulamalara yön vermek amacıyla 31.12.1984 tarihinde yayınlanmış olan 9 seri no.lu KDV tebliğinde yaptı.

Anılan tebliğdeki net alan tanımı “faydalı alan” olarak belirtilmiş, faydalı alan da “konut içerisinde duvarlar arasında kalan temiz alandır” şeklinde tanımlanmıştı.

 

Uygulama bu şekliyle sorun yaratmazken, Bakanlık 1988 yılında görüş değiştirdi ve

KDV uygulamasında da, “Konut İnşaatı ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Yapılacak Yatırımlarda Vergi, Resim ve Harç İstisna ve Muaflıkları Tanınması Hakkındaki 2982 Sayılı Kanun” uygulamasında esas aldığı faydalı alan tanımını benimsedi.

Hatırlanacağı üzere, anılan 2982 Kanun kapsamında, konut inşaatının teşviki amacıyla 150 m2 denküçük inşa edilecek konutlarda harç, emlak vergisi, kredilerde BSMV istisnası gibi birçok muafiyet ve istisna getirilmişti.

2982 Kanun kapsamında esas alınan faydalı alan tanımı da 15.11.1968 tarih ve 13052 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Halk Konutu Standartlarındaki Esaslar” a bağlanmıştı.

İşte 30 no.lu KDV Genel Tebliğinde faydalı alan bu esaslara bağlı olarak yeniden tanımlandı vetebliğde aşağıdaki şekilde yer aldı:

“a) Faydalı alan konut içerisinde, duvarlar arasında kalan temiz alandır.

b) Faydalı alan genel olarak duvar yüzlerinde 2,5 cm sıva bulunduğu kabul edilerek, proje üzerinde gösterilmiş bulunan kaba yapı boyutlarının her birinden 5'er cm. düşülmek suretiyle hesaplanır.

Ancak,

- konutlarda kapı ve pencere şeritleri, duman ve çöp bacası çıkıntıları, ışıklıklar ve hava bacaları;

-karkas binalardaki kolonların duvarlardan taşan dişleri; bir konuttaki balkonların veya arsa zemininden 0,75 m.den yüksek terasların toplamının 2 m2'si çok katlı binalarda yapılan çekme katların

etrafında kalan ve ticaret bölgelerinde zemin katların komşu hududuna kadar uzaması ile meydana gelen teraslar;

-çok katlı binalarda genel giriş, merdiven, sahanlıklar ve asansörler; iki katlı tek ev olarak yapılankonutlarda iç merdivenlerin altında 1,75 m. yüksekliğinden az olan yerler;

-bodrumlarda konut başına bir adet, konutun bulunduğu bina dışında konut başına 4 m2'den büyük olmamak üzere yapılan kömürlük veya depo; kalorifer dairesi, yakıt deposu, sığınak, kapıcı ve kalorifer dairesi, müşterek hizmete ayrılan depo, çamaşırlık;

-bina içindeki garajlar ile bina dışında konut başına 18 m2'den büyük olmamak üzere yapılan garajlar, faydalı alan dışındadır.

Bina dışındaki kömürlük ve depoların 4 m2'yi, garajların 18 m2'yi aşan kısmı, ait oldukları konutun faydalı alanına dahil edilirler. “

Daha sonra, tüm KDV tebliğlerinin tek bir tebliğde toplanma çalışması sonucunda yayınlanan ve şu an için güncel olan KDV Genel Uygulama Tebliğinin “2.1.3” Bölümü”nde de aynı tanım korundu.

Ancak bu arada Maliye Bakanlığı, KDV oran tespiti ve iade uygulamalarında bu tanımları esas alırken imar ve ruhsat uygulamaları da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne paralel olarak yürümektedir.

Bu yönetmelikte ise, kapı ve pencere eşikleri, 2.5 cm’yi geçmemek koşuluyla sıva payları, kolonlar, duman, çöp, atık, tesisat ve hava bacaları ile ışıklıklar, bağımsız bölüm içindeki asansör ve galeri boşlukları, tesisat odası, merdivenlerin altlarında 1.80 m. yüksekliğinden az olan yerler, tek bağımsız bölümlü müstakil binalarda bağımsız bölüm içindeki otopark, sığınak, odunluk, kömürlük, hidrofor ve arıtma tesisi alanı, su ve yakıt deposu ve kazan dairesi, faydalı alan içerisinde sayılmamaktadır.
 

Konu ile ilgili olarak Danıştay 4. Dairesinin 10.12.2014 tarih ve 2014/4835 sayılı kararı uyarında net alan tanımına ilişkin olarak (Davalı İdare tarafından tesis edilen Genel Uygulama Tebliği’nde net alana ilişkin yapılan düzenlemeyle birlikte, bir konutun katma değer vergisi uygulaması açısından ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne göre olmak üzere iki farklı ve birbiriyle çelişen “net alanı 150 m2’ye kadar konut” tanımlaması yapılmakladır. Bakanlar Kurulu kararıyla %1 oranında katma değer vergisine tabi olacağı belirtilen “net alanı 150 m2’ye kadar konut”un tanımlanmasında bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve tanımlama yetkisi ve yeterliliği bulunan Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin dikkate alınması gerekir. Zira, bu hususta teknik bilgi ve uzmanlığı olmadığı görülen Maliye Bakanlığı’na her ne kadar tanımlama yetkisi verilmişse de bu yetkisi sınırsız olmayıp uzman kuruluşlardan görüş alınması veya bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve tanımlama yetkisi bulunan kurumların düzenlemelerinden yararlanılması “idarelerin takdir yetkilerine giren işlemleri tesis ederken mutlak ve sınırsız hareket edemeyeceklerine ilişkin, idare hukuku ilkesinin” bir gereği olup bu ilkeye aykırı düşen dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.) KDV uygulama genel tebliğinin 2.1.3” Bölümünün yürütülmesinin durdurulmasına oy birliği ile karar vermiştir.
 
Yürütmenin durdurulması iptal anlamına gelmese de idarenin yürütmesi durdurulan konu hakkında uygulama yapmasını engeller. Yani şu an net alan tanımına göre bir karar verilmesi gereken idari bir işlem olsa Maliye Bakanlığının tebliğdeki tanımına değil Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı uygulamasına göre (Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği)işlem yapılması Bahsi geçen Danıştay 4’ncü Dairesinin 2014/4835 Esas Sayılı Kararının sonucudur.