Pek çok defa
vergi idaresi ile müteahhitleri karşı karşıya getiren 150 metre karenin
hesabında Danıştay son noktayı koydu.
Pek çok defa
şahsım olarak gerek vergi dairesi personeli, gerekse de Vergi Denetim Kurulunda
görevli Vergi Müfettişi arkadaşlarımla yapmış olduğum görüşmelerde indirimli
oran KDV nin dayanağı olan halk tipi konut değerlendirmesinin sürekli değiştiği,
refah düzeyinin artması ile birlikte halk tipi konut bileşenlerinin de
gelişeceği, 1988 yılında yayınlanan 30 nolu tebliğin daha sonra ki tebliğlere
aynen taşındığı, 27 yıl önceki halk tipi konut ihtiyacının ötesinde konut
ihtiyaçlarının oluştuğu, 150 metre kare hesabının revize edilmesi gerektiğini
belirtmiştim. , Maliye Bakanlığı, iskan veren Belediyeler ve Çevre
Bakanlığı’nın 150 metrekarelik net alanın hesabının birbirinden farklı
olmasının sakıncalı olduğunu defalarca dile getirdim. Dost meclislerinde serzenişten
öteye gitmeyen düşüncelerimin Danıştayca verilen bir kararla haklılığımın
ortaya konulması beni ziyadeasi ile
mutlu etmiştir. Şöyleki;
150
metrekare’lik net alan hesabı, uygulanacak KDV oranının tespiti ve KDV iadesi
talep edilip edilemeyeceği yönünden büyük önem taşıyor. Net alanı 150
metrekarenin altında kalan konut teslimleri indirimli oranda KDV’ye tabi
olduğundan, bu konutların inşası nedeniyle yüklenilip indirilemeyen KDV’ler
müteahhitlere nakden veya mahsuben iade ediliyor (KDVK. Md.29/2).
Konutlardaki
indirimli KDV oranı uygulaması alıcılara yüzde 7 ila 17 arasında bir fiyat
avantajı, müteahhitlere ise KDV iadesi ile indirimli orandan kaynaklanan fiyat
avantajı nedeniyle daha fazla konut satma imkanı sağlamaktadır.
Bağımsız bölüm
net alanına ilişkin son değişiklik Çevre Bakanlığı tarafından Planlı Alanlar
Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesine 01.06.2013’ten itibaren yürürlüğe girmek
üzere eklenen 41 numaralı bentle yapıldı. Bu değişiklikle konutlarda 150
metrekarelik net alan hesabı tamamen değiştirildi, KDV Tebliğleri uyarınca net
alan hesabına dahil edilen bir çok alan, net alan hesabının dışına çıkarıldı.
Bağımsız bölüm net alanı; bağımsız bölüm içerisindeki kapalı olup duvarlar
arasında kalan net alan olarak tanımlandı. Yeni düzenleme, Maliye Bakanlığı’nın
hesaplama şekline göre net alanı 150 metrekarenin üzerinde olan birçok konutun
net alanının 150 metrekarenin altında kalması sonucunu doğurdu. Bu durum ise
konutlara uygulanacak KDV oranının yüzde 18’den yüzde 1 veya 8’e inmesine,
ayrıca KDV iadesi talep edilebilmesine yol açmıştır.
Maliye
Bakanlığı ise 150 metrekarelik alan tanımını söz konusu yönetmeliğe göre
yeniden yapması gerekirken, şu an geçerliliği bulunmayan mevcut görüşünü,
birleştirilmiş KDV Genel Uygulama Tebliği’ne aynen aktarmıştır. Bu durum ise,
müteahhitleri geçmişten bugüne yaşadıkları bir ikilemle yine baş başa bırakmıştır.
İnşaat
sektörünün önde gelen şirketlerinin üye olduğu bir STK, KDV Tebliği ile yapılan
düzenlemenin mevcut Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne aykırı olduğu
gerekçesiyle, Tebliğin ilgili bölümlerinin yürürlüğünün durdurulması ve iptal
edilmesi için Danıştay’da dava açtı. Danıştay Dördüncü Dairesi, net alanın
hesabı konusunda inşaat sektörünün talebini haklı bularak, Tebliğin ilgili
bölümünün yürürlüğünü oyçokluğuyla durdurdu (Danıştay 4. D.nin 10.12.2014
tarihli ve E.2014/4835 sayılı Kararı). Kararda gerekçe olarak, “Net alanı 150
metrekareye kadar konutun tanımlanmasında bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve
tanımlama yetkisi ve yeterliliği bulunan Çevre Bakanlığı tarafından yayımlanan
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin dikkate alınması gerektiği, bu hususta
teknik bilgi ve uzmanlığı olmadığı görülen Maliye Bakanlığı’na her ne kadar
tanımlama yetkisi verilmişse de, bu yetkisinin sınırsız olmayıp uzman
kuruluşlardan görüş alınması veya bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve
tanımlama yetkisi bulunan kurumların düzenlemelerinden yararlanılmasının
“İdarelerin takdir yetkilerine giren işlemleri tesis ederken mutlak ve sınırsız
hareket edemeyeceklerine ilişkin idare hukuku ilkesi”nin bir gereği olduğu ve
bu ilkeye aykırı düşen dava konusu düzenlemede hukuki uyarlık görülmediği”
belirtilmiştir.
Maliye’nin,
Danıştay’ın esastan vereceği kararı beklemeden mevcut görüşünden vazgeçerek,
net alan hesabının Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne göre yapılması
gerektiği konusunda bir düzenleme yapması uygun olacaktır. Net alan hesabı
teknik bir konu olduğundan ve bu husustaki yetki Çevre Bakanlığı’nda
bulunduğundan, Maliye’nin bu konuda sorun çıkarmaması ve güncelliğini yitirmiş
düzenlemesinde ısrar etmemesi gerektiğini düşünmekteyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder