1982 tarihli anayasanın 50. maddesiyle çalışanlara tanınan dinlenme hakkı, 4875 sayılı iş kanununun 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59 ve 60. maddeleriyle düzenlenmiştir. İşçiye anayasal olarak tanınan dinlenme hakkı, iş kanununda yılık ücretli izin olarak düzenlenmiştir.
İş kanununun
söz konusu maddelerinde yıllık ücretli iznin nasıl, ne zaman, hangi şartlarda
hak edileceği ve kullanılacağına ilişkin yeterli açıklamalar bulunmaktadır.
Ancak kanunda bu hakkın kullanılmamasına yönelik olarak iş akdinin feshi
haricinde bir durumdan bahsedilmemiştir. İşçiye anayasal olarak tanınan yıllık
ücretli izin hakkıyla işçinin iş ortamından uzaklaştırılarak kendine vakit
ayırması, beden, zihin ve ruh sağlığının korunması hedeflenmektedir. Zira iş
kanununda yıllık ücretli iznin uygulanmasını düzenleyen hükmünde, yıllık iznin
en fazla üçe bölünebileceği ve bir bölümün 10 günden az olamayacağı belirtilmiştir.
Aynı zamanda kanunun, işçi ücretli yıllık izindeyken başka bir işte çalışmasını
yasaklaması da bu hakkın, tamamen işçiye dinlenmesi için tanınan bir hak
olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla işverenin yıllık ücretli izni
kullandırmaması gibi bir durum söz konusu değilken, işçinin de rızaen bile olsa
bu haktan vazgeçmesi mümkün değildir. Bu durumun müstesnası işçinin birikmiş ya
da çalıştığı dönemde yıllık ücretli izin kullanma hakkı varken iş akdinin son
bulmasıdır. Ancak böyle bir durumda işçiye kullanmadığı izin günleri için ödeme
yapılabilecektir.
Sonuç olarak;
4857 sayılı iş kanunu ve bu kanuna yönelik
·
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından
çıkarılan iki adet yönetmelik,
·
İŞKUR’dan yayımlanan iki adet tebliğ,
·
Kesinleşmiş mahkeme kararları,
·
Yıllık ücretli izin hakkı tanınmasındaki asıl
amaçlar
dikkate
alındığında iş akdi devam eden bir işçiye kullanmadığı yıllık ücretli izinleri
için ödeme yapılmasının doğru bir uygulama olmadığı görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder