9 Ocak 2015 Cuma

GELİR VERGİSİNDE GELİRİ ELDE ETME

193 sayılı GVK’da genel olarak vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesidir. Bu aşamada en önemli husus­lardan biri vergiyi doğuran olayın ne zaman ger­çekleşeceğidir. Daha sonraki aşama gelirin hangi döneme ait olduğuduır. Bu tespitlerin kavram­sal karşılıkları elde etme ve dönemsellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Elde etme ile ilgili olarak dört ayrı aşamadan bahsedilmektedir:

Tahakkuk: Tahakkuk gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşmesidir.
Hukuki Tasarruf: Gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesidir.
Ekonomik Tasarruf: Ödemeyi yapacak olan tarafından gelirin sahibinin emrine amade kılın­masıdır.
Fiili Tasarruf: Gelirin nakit veya ayın şeklinde maddi bir kıymet veya gayri maddi bir servet unsuru olarak, sahibinin mal varlığına dahil ol­masını ifade eder.
         
 Gelir Vergisi uygulamasında elde etme her ka­zanç ve irat unsuru için ayrı belirlenmiştir. Ticari kazançta elde etme tahakkuk esasına bağlanmış­tır.
Vergi kanunlarında tahakkuk esasının tanımı yapılmamıştır. Birçok eserde yer alan ve genel kabul görmüş tanımlama şekli ile tahakkuk, ge­lirin mahiyet ve tutar itibari ile kesinleşmesidir.
          GVK’nun 39’uncu maddesinde kanun koyucu; “İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile gider­ler arasındaki müspet farktır” düzenlemesini yaptıktan sonra takip eden fıkrada,“Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçla­nılan meblağları ifade eder” açıklamasına yer vermiştir. Gelir Vergisi Kanununda bunun dışında tahakkuk  esasına ilişkin başka herhangi bir dü­zenleme yoktur.
              Bu durumda ticari kazançta geliri doğuran mua­melelerin eksiksiz olarak tekemmül etmiş olması; gelirin elde edilmiş olması için yeterlidir. Ancak tahakkuk esasında vergilenen gelirin, ileri ki saf­hada geliri doğuran muamelenin karşı tarafının durum ve ifadesine bağlı olarak sahibinin tasar­rufuna girmemesi mümkündür.
Bu husus göz önünde tutularak tahakkuk ettiği dönemde vergilenen gelirin karşı tarafın durumu­na bağlı olarak sahibinin tasarrufuna girmesinin kısıtlanması halinde, şüpheli veya değersiz alacak olarak zarara intikal ettirilmesi vergi hukukunda kabul edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder