4 Mart 2015 Çarşamba
KAR DAĞITIM TABLOSU ve DÜZENLENMESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
Kar dağıtım stopajından kaçınılması nedeniyle uygulamada pek fazla önemsenmeyen ancak gerek yeni TTK sürecinde ve gerekse de Bağımsız denetim sürecinde önemsenecek olan bir tablodur. Kar dağıtım tablosu, işletmenin dönem karının dağıtım biçimini gösteren tablodur. Bu tablo kanuni yükümlülüklerin, ana sözleşme gereklerinin ve genel kurul kararlarının sonucu, dönem karının nasıl ve nerelere dağıtıldığını gösteren önemli bir ek mali tablodur.
Kar dağıtım tablosunun düzenlenme amacı, özellikle sermaye şirketlerinde dönem karından, ödenecek vergilerin, ayrılan yedeklerin ve ortaklara dağıtılacak kar paylarının açıkça gösterilmesi ve şirketlerin hisse başına kar ile hisse başına temettü tutarlarının hesaplanmasıdır.
Kâr Dağıtım Tablosunun Düzenleme Kuralları
a) Kâr dağıtım tablosu; dönem kârından yapılan dağıtımla, yedeklerden yapılan dağıtımı ayrı ayrı gösterecek biçimde düzenlenir.
b) Kâr dağıtım tablosunda; ödenecek vergiler ve yasal yükümlülükler, ortaklara ödenecek 1. ve 2. temettüler, ayrılan 1. ve 2. tertip yasal yedeklerle statü yedekleri, olağanüstü yedekler ve kârdan ayrılan özel fonlar açıkça gösterilir.
c) Dönem kârının dağıtımında; imtiyazlı payların bulunması halinde, imtiyazlı ve adi hisse senetlerine ödenen kâr payları, tabloda belirtilen bölümlerinde ayrı ayrı gösterilir.
d) Katılma intifa senedi, kâra iştirakli tahvil ile kâr ve zarar ortaklığı belgesi ihraç edilmesi nedeniyle, bu senet sahiplerine mevzuat hükümleri çerçevesinde ödenen paylar, kâr dağıtım tablosunda ayrıca gösterilir.
Kar Dağıtım Tablosu Kalemlerine İlişkin Açıklamalar;
A. DÖNEM KARININ DAĞITIMI
1) DÖNEM KARI: Gelir tablosundaki vergi ve yasal yükümlülüklerden önceki ticari kardır. Bir diğer ifadeyle 690 Dönem Karı veya Zararı Hesabı’nın kar bakiyesidir.
2) ÖDENECEK VERGİ VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER (-): Dönem karı üzerinden hesaplanan vergi ve diğer yasal yükümlülükleri kapsar. Bunlar gelir vergisi kesintisi, kurumlar vergisi ve diğer vergi ve yasal yükümlülüklerdir.
3) GEÇMİŞ DÖNEMLER ZARARI (-): zararla kapanmış geçmiş faaliyet dönemlerinden gelen ticari zararları ifade eder. Bilançoda 580 no’lu Geçmiş Yıllar Zararları Hesabı’nın toplam tutarıdır.
4) I. TERTİP YASAL YEDEK AKÇE (-): T.T.K. Md.466 gereği her yıl safi karın %5’i(yirmide biri), ödenmiş sermayenin %20’sine (beşte biri) ulaşıncaya kadar birinci tertip yedek akçe ayrılması zorunludur. Buna göre ödenmiş sermayenin % 20’sine ulaştıktan sonra birinci yedek akçe ayrılması zorun değil, isteğe bağlıdır. Buradaki safi kar deyimi ticari bilanço karından varsa geçmiş dönem ticari bilanço zararları düştükten sonra kalan kısmı belirtir.
5) İŞLETMEDE BIRAKILMASI TASARRUFU ZORUNLU YASAL FONLAR (-): mevcuat gereği dönem karından işletmede alıkonacak finansman fonu ve yenileme fonu gibi işletmenin mali yapısını güçlendirmek amacıyla oluşturulan fonlardır. Bu fonlar; sabit kıymet yenileme fonu, hisse senedi ihraç primleri, hisse senedi iptal karlarıdır.
6) ORTAKLARA BİRİNCİ TEMETTÜ (-):Dağıtılabilir Net Dönem Karından sonra Ortaklara Birinci Temettü yine (T.T.K. Md.466/3 gereği) zorunludur ve ödenmiş sermayenin %5’i oranında uygulanır. Bu oran Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi işletmelerde %50’den az olamaz (Seri IV, No 1,Md. 7).
7) PERSONELE TEMETTÜ (-): Genel kurul kararıyla personele dağıtılacak temettüdür.
8) YÖNETİM KURULUNA TEMETTÜ (-):Genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine dağıtılması kararlaştırılan temettüyü kapsar.
9) ORTAKLARA İKİNCİ TEMETTÜ (-): Genel kurul kararıyla ortaklara dağıtılması kararlaştırılan ikinci tertip temettüdür.
10) İKİNCİ TERTİP YASAL YEDEK AKÇE (-):Ortaklara Birinci Temettü dağıtımından sonra dağıtımına karar verilen temettü (kar payı) tutarı üzerinden %10 oranında II. Tertip Yasal Yedek Akçe kesilerek (T.T.K. Md.466/3 gereği) işletmede bırakılır. İkinci tertip yedek akçenin ayrılabilmesi, kar dağıtım kararına bağlıdır. Kar dağıtılmıyorsa ikinci tertip yedek akçe de ayrılmaz. Doğal olarak cari dönem zararla kapanmış olsa ve fakat geçmiş dönem karlarından kar dağıtım kararı verilmiş ise, ikinci tertip yedek akçe ayrılacaktır. İşletmede I. ve II. Tertip Yasal Yedek Akçe bırakılma zorunluluğu işletmenin mali yapısının güçlendirilmesine yöneliktir.
11) STATÜ YEDEKLERİ (-): ana sözleşme uyarınca ayrılması gereken yedekleri kapsar. Örneğin işletme ana sözleşmelerine safi karın % 5’inden fazla yedek akçe ayrılabileceği veya yedek akçenin ödenmiş esas sermayenin % 20’sinden fazla ayrılabileceği hususunda hüküm konulabilir. Bu tür yedek akçelere isteğe bağlı yedek akçeler veya “statü” yedek akçesi denir.
12) OLAĞANDIŞI YEDEKLER (DAĞITILMAMIŞ KARLAR): işletmede olağanüstü durumlar dikkate alınarak bırakılan yedek veya geçmiş dönemle ilgili dağıtım konusu yapılmayan karları ifade eder.
13) DİĞER YEDEKLER: genel kurul kararıyla ayrılan diğer yedeklerdir.
14) ÖZEL FONLAR: çeşitli mevzuat hükümleri gereği işletmede bırakılan fonlardır.
B. YEDEKLERDEN DAĞITIM
Bu bölümde geçmiş yıllarda ayrılmış ve dağıtılmamış karlardan yapılan dağıtım yer alır.
1) DAĞITILAN YEDEKLER: Geçmiş yıllarda ayrılmış ve bu dönem dağıtılan yedekleri kapsar.
2) II. TERTİP YASAL YEDEKLER (-): dağıtılacak yedek ve geçmiş yıl karlarının % 10’unu ifade eder.
3) ORTAKLARA PAY (-): dağıtılan yedek ve dağıtılmamış karlardan ortaklara ödenecek kısmı kapsar.
4) PERSONELE PAY (-):dağıtılan yedek ve dağıtılmamış karlardan personele ödenecek kısmı kapsar.
5) YÖNETİM KURULUNA PAY (-):dağıtılan yedek ve dağıtılmamış karlardan yönetim kuruluna ödenecek kısmı kapsar.
22 Şubat 2015 Pazar
DANIŞTAYIN YERİNDE KARARI
Pek çok defa
vergi idaresi ile müteahhitleri karşı karşıya getiren 150 metre karenin
hesabında Danıştay son noktayı koydu.
Pek çok defa
şahsım olarak gerek vergi dairesi personeli, gerekse de Vergi Denetim Kurulunda
görevli Vergi Müfettişi arkadaşlarımla yapmış olduğum görüşmelerde indirimli
oran KDV nin dayanağı olan halk tipi konut değerlendirmesinin sürekli değiştiği,
refah düzeyinin artması ile birlikte halk tipi konut bileşenlerinin de
gelişeceği, 1988 yılında yayınlanan 30 nolu tebliğin daha sonra ki tebliğlere
aynen taşındığı, 27 yıl önceki halk tipi konut ihtiyacının ötesinde konut
ihtiyaçlarının oluştuğu, 150 metre kare hesabının revize edilmesi gerektiğini
belirtmiştim. , Maliye Bakanlığı, iskan veren Belediyeler ve Çevre
Bakanlığı’nın 150 metrekarelik net alanın hesabının birbirinden farklı
olmasının sakıncalı olduğunu defalarca dile getirdim. Dost meclislerinde serzenişten
öteye gitmeyen düşüncelerimin Danıştayca verilen bir kararla haklılığımın
ortaya konulması beni ziyadeasi ile
mutlu etmiştir. Şöyleki;
150
metrekare’lik net alan hesabı, uygulanacak KDV oranının tespiti ve KDV iadesi
talep edilip edilemeyeceği yönünden büyük önem taşıyor. Net alanı 150
metrekarenin altında kalan konut teslimleri indirimli oranda KDV’ye tabi
olduğundan, bu konutların inşası nedeniyle yüklenilip indirilemeyen KDV’ler
müteahhitlere nakden veya mahsuben iade ediliyor (KDVK. Md.29/2).
Konutlardaki
indirimli KDV oranı uygulaması alıcılara yüzde 7 ila 17 arasında bir fiyat
avantajı, müteahhitlere ise KDV iadesi ile indirimli orandan kaynaklanan fiyat
avantajı nedeniyle daha fazla konut satma imkanı sağlamaktadır.
Bağımsız bölüm
net alanına ilişkin son değişiklik Çevre Bakanlığı tarafından Planlı Alanlar
Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesine 01.06.2013’ten itibaren yürürlüğe girmek
üzere eklenen 41 numaralı bentle yapıldı. Bu değişiklikle konutlarda 150
metrekarelik net alan hesabı tamamen değiştirildi, KDV Tebliğleri uyarınca net
alan hesabına dahil edilen bir çok alan, net alan hesabının dışına çıkarıldı.
Bağımsız bölüm net alanı; bağımsız bölüm içerisindeki kapalı olup duvarlar
arasında kalan net alan olarak tanımlandı. Yeni düzenleme, Maliye Bakanlığı’nın
hesaplama şekline göre net alanı 150 metrekarenin üzerinde olan birçok konutun
net alanının 150 metrekarenin altında kalması sonucunu doğurdu. Bu durum ise
konutlara uygulanacak KDV oranının yüzde 18’den yüzde 1 veya 8’e inmesine,
ayrıca KDV iadesi talep edilebilmesine yol açmıştır.
Maliye
Bakanlığı ise 150 metrekarelik alan tanımını söz konusu yönetmeliğe göre
yeniden yapması gerekirken, şu an geçerliliği bulunmayan mevcut görüşünü,
birleştirilmiş KDV Genel Uygulama Tebliği’ne aynen aktarmıştır. Bu durum ise,
müteahhitleri geçmişten bugüne yaşadıkları bir ikilemle yine baş başa bırakmıştır.
İnşaat
sektörünün önde gelen şirketlerinin üye olduğu bir STK, KDV Tebliği ile yapılan
düzenlemenin mevcut Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne aykırı olduğu
gerekçesiyle, Tebliğin ilgili bölümlerinin yürürlüğünün durdurulması ve iptal
edilmesi için Danıştay’da dava açtı. Danıştay Dördüncü Dairesi, net alanın
hesabı konusunda inşaat sektörünün talebini haklı bularak, Tebliğin ilgili
bölümünün yürürlüğünü oyçokluğuyla durdurdu (Danıştay 4. D.nin 10.12.2014
tarihli ve E.2014/4835 sayılı Kararı). Kararda gerekçe olarak, “Net alanı 150
metrekareye kadar konutun tanımlanmasında bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve
tanımlama yetkisi ve yeterliliği bulunan Çevre Bakanlığı tarafından yayımlanan
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin dikkate alınması gerektiği, bu hususta
teknik bilgi ve uzmanlığı olmadığı görülen Maliye Bakanlığı’na her ne kadar
tanımlama yetkisi verilmişse de, bu yetkisinin sınırsız olmayıp uzman
kuruluşlardan görüş alınması veya bu konuda teknik düzeyde düzenleme ve
tanımlama yetkisi bulunan kurumların düzenlemelerinden yararlanılmasının
“İdarelerin takdir yetkilerine giren işlemleri tesis ederken mutlak ve sınırsız
hareket edemeyeceklerine ilişkin idare hukuku ilkesi”nin bir gereği olduğu ve
bu ilkeye aykırı düşen dava konusu düzenlemede hukuki uyarlık görülmediği”
belirtilmiştir.
Maliye’nin,
Danıştay’ın esastan vereceği kararı beklemeden mevcut görüşünden vazgeçerek,
net alan hesabının Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne göre yapılması
gerektiği konusunda bir düzenleme yapması uygun olacaktır. Net alan hesabı
teknik bir konu olduğundan ve bu husustaki yetki Çevre Bakanlığı’nda
bulunduğundan, Maliye’nin bu konuda sorun çıkarmaması ve güncelliğini yitirmiş
düzenlemesinde ısrar etmemesi gerektiğini düşünmekteyim.
19 Şubat 2015 Perşembe
ŞUBAT AYINA AİT BİR BAŞKA YÜKÜMLÜLÜK; ŞİRKETLERİN FAALİYET RAPORLARININ HAZIRLANMASI
6102 sayılı yeni TTK’ nu Şirketler için faaliyet raporu hazırlanması ile ilgili düzenleme hükümlerini içermektedir. Kanunun 9. Bölümünün 514 -518. Maddelerinde Yönetim Kurulunun yıllık faaliyet raporunun hazırlanması ile ilgili yükümlülük belirtilmiştir. Yine aynı maddelere dayanılarak 28.08.2012 tarih ve 28395 sayılı Resmi Gazetede “Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır.
Kanuna göre “Yönetim Kurulunun yıllık faaliyet raporu”, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtmalıdır.
Şirketlerin olağan genel kurul toplantısının her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılacağı ve yıllık faaliyet raporunun onaylanması ise genel kurulun devredilemez yetkileri arasında sayılmaktadır.
Yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtır. Bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilir. Raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunur. Bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer alır.
Yönetim kurulunun faaliyet raporu ayrıca aşağıdaki hususları da içermelidir:
a) Faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve özel önem taşıyan olaylar.
b) Şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları.
c) Yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatler, ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri, ayni ve nakdî imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatlar.
Yönetim Kurulu, geçmiş hesap dönemine ait finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlayıp genel kurulun kararına sunacaktır.
Genel kurul toplantılarına ilişkin usul ve esaslara göre yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi gündem maddelerinden bir tanesi olup ayrıca yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporu toplantıda hazır bulundurulacak belgelerden bir tanesidir.
Söz konusu faaliyet raporunun hazırlanması yasal bir zorunluluktur. Bu durumda genel kurul yıllık faaliyet raporu hazırlanıp yönetim kurulunca onaylamadıkça ve genel kurulun kararına sunulmadıkça, genel kurul yapılmış sayılmayacaktır.
Ticaret Kanunu’nun 514’üncü maddesinde “hesap döneminin ilk üç ayı” denilse de “Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik”’te faaliyet raporlarının ilgili olduğu hesap döneminin bitimini izleyen iki ay içinde hazırlanacağı ifade edilmiştir. Buna göre 31 Aralık 2014 tarihinde kapanan yıl için faaliyet raporunun 2015 yılı Şubat ayının sonuna kadar hazırlanması gerekmektedir. Anılan faaliyet raporu Şirketin yönetim organı başkanı ve üyeleri tarafından imzalanarak onaylanmalıdır. (Kanunun 3 ay olarak öngördüğü sürenin yönetmelikle 2 aya çekilmesi bir çelişki olup, düzeltilmesi gerektiğini düşünmekteyim.)
Yıllık faaliyet raporu aşağıda gösterilen bölümlerden oluşur:
a) Genel bilgiler,
b) Yönetim organı üyeleri ile üst düzey yöneticilere sağlanan mali haklar,
c) Şirketin araştırma ve geliştirme çalışmaları,
ç) Şirket faaliyetleri ve faaliyetlere ilişkin önemli gelişmeler,
d) Finansal durum,
e) Riskler ve yönetim organının değerlendirmesi,
f) Diğer hususlar.
Yıllık faaliyet raporunun genel bilgiler bölümünde aşağıda belirtilen hususların yer alması zorunludur:
a) Raporun ilgili olduğu hesap dönemi,
b) Şirketin ticaret unvanı, ticaret sicili numarası, merkez ve varsa şubelerine ilişkin iletişim bilgileri ile varsa internet sitesinin adresi,
c) Şirketin organizasyon, sermaye ve ortaklık yapıları ile bunlara ilişkin hesap dönemi içerisindeki değişiklikler,
ç) Varsa imtiyazlı paylara ve payların oy haklarına ilişkin açıklamalar,
d) Yönetim organı, üst düzey yöneticileri ve personel sayısı ile ilgili bilgiler,
e) Varsa; şirket genel kurulunca verilen izin çerçevesinde yönetim organı üyelerinin şirketle kendisi veya başkası adına yaptığı işlemler ile rekabet yasağı kapsamındaki faaliyetleri hakkında bilgiler.
Yönetim organı üyeleri ile üst düzey yöneticilere sağlanan mali haklar bilgiler bölümünde aşağıda belirtilen hususların yer alması zorunludur:
a) Sağlanan huzur hakkı, ücret, prim, ikramiye, kâr payı gibi mali menfaatlerin toplam tutarları,
b) Verilen ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri ile ayni ve nakdi imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatların toplam tutarlarına ilişkin bilgiler.
Yıllık faaliyet raporunun şirket faaliyetleri ve faaliyetlere ilişkin önemli gelişmeler bölümünde aşağıda belirtilen hususların yer alması zorunludur:
a) Şirketin ilgili hesap döneminde yapmış olduğu yatırımlara ilişkin bilgiler,
b) Şirketin iç kontrol sistemi ve iç denetim faaliyetleri hakkında bilgiler ile yönetim organının bu konudaki görüşü,
c) Şirketin doğrudan veya dolaylı iştirakleri ve pay oranlarına ilişkin bilgiler,
ç) Şirketin iktisap ettiği kendi paylarına ilişkin bilgiler,
d) Hesap dönemi içerisinde yapılan özel denetime ve kamu denetimine ilişkin açıklamalar,
e) Şirket aleyhine açılan ve şirketin mali durumunu ve faaliyetlerini etkileyebilecek nitelikteki davalar ve olası sonuçları hakkında bilgiler,
f) Mevzuat hükümlerine aykırı uygulamalar nedeniyle şirket ve yönetim organı üyeleri hakkında uygulanan idari veya adli yaptırımlara ilişkin açıklamalar,
g) Geçmiş dönemlerde belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılamadığı, genel kurul kararlarının yerine getirilip getirilmediği, hedeflere ulaşılamamışsa veya kararlar yerine getirilmemişse gerekçelerine ilişkin bilgiler ve değerlendirmeler,
ğ) Yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmışsa, toplantının tarihi, toplantıda alınan kararlar ve buna ilişkin yapılan işlemler de dâhil olmak üzere olağanüstü genel kurula ilişkin bilgiler,
h) Şirketin yıl içinde yapmış olduğu bağış ve yardımlar ile sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde yapılan harcamalara ilişkin bilgiler,
ı) Şirketler topluluğuna bağlı bir şirketse; hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı hukuki işlemler ve geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemler,
i) Şirketler topluluğuna bağlı bir şirketse; (ı) bendinde bahsedilen hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veyahut alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hal ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığı ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, şirket zarara uğramışsa bunun denkleştirilip denkleştirilmediği.
Yıllık faaliyet raporunun finansal durum bölümünde aşağıda belirtilen hususların yer alması zorunludur:
a) Finansal duruma ve faaliyet sonuçlarına ilişkin yönetim organının analizi ve değerlendirmesi, planlanan faaliyetlerin gerçekleşme derecesi, belirlenen stratejik hedefler karşısında şirketin durumu,
b) Geçmiş yıllarla karşılaştırmalı olarak şirketin yıl içindeki satışları, verimliliği, gelir oluşturma kapasitesi, kârlılığı ve borç/öz kaynak oranı ile şirket faaliyetlerinin sonuçları hakkında fikir verecek diğer hususlara ilişkin bilgiler ve ileriye dönük beklentiler,
c) Şirketin sermayesinin karşılıksız kalıp kalmadığına veya borca batık olup olmadığına ilişkin tespit ve yönetim organı değerlendirmeleri,
ç) Varsa şirketin finansal yapısını iyileştirmek için alınması düşünülen önlemler,
d) Kâr payı dağıtım politikasına ilişkin bilgiler ve kâr dağıtımı yapılmayacaksa gerekçesi ile dağıtılmayan kârın nasıl kullanılacağına ilişkin öneri.
Yıllık faaliyet raporunun riskler ve yönetim organının değerlendirmesi bölümünde aşağıda belirtilen hususların yer alması zorunludur:
a) Varsa şirketin öngörülen risklere karşı uygulayacağı risk yönetimi politikasına ilişkin bilgiler,
b) Oluşturulmuşsa riskin erken saptanması ve yönetimi komitesinin çalışmalarına ve raporlarına ilişkin bilgiler,
c) Satışlar, verimlilik, gelir yaratma kapasitesi, kârlılık, borç/öz kaynak oranı ve benzeri konularda ileriye dönük riskler.
Yıllık faaliyet raporunun diğer hususlar bölümünde, faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve ortakların, alacaklıların ve diğer ilgili kişi ve kuruluşların haklarını etkileyebilecek nitelikteki özel önem taşıyan olaylara ilişkin açıklamalara yer verilmesi zorunludur. Bu bölümde ayrıca, bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla yönetim organının uygun gördüğü ilave bilgilere de yer verilebilir.
Şirketler topluluğunda ana şirketin faaliyet raporlarında, bu Yönetmelikte yer alan diğer hükümlere ek olarak aşağıda belirtilen hususların da yer alması zorunludur:
a) Bir sermaye şirketinin sermayesinin, doğrudan veya dolaylı olarak, yüzde beşini, onunu, yirmisini, yirmi beşini, otuz üçünü, ellisini, altmış yedisini veya yüzde yüzünü temsil eden miktarda paylarına sahip olunduğu veya payları bu yüzdelerin altına düştüğü takdirde bu durum ve gerekçesi,
b) Topluluğa dâhil işletmelerin ana şirket sermayesindeki payları hakkında bilgiler,
c) Konsolide finansal tabloların hazırlanması süreci ile ilgili olarak topluluğun iç denetim ve risk yönetimi sistemlerine ilişkin açıklamalar,
ç) Yönetim organı üyelerinden birinin talep etmesi halinde, Kanunun 199 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında öngörülen raporun sonuç kısmı.
Ayrıca;
6102 sayılı Ticaret Kanun’unun 210 uncu maddesine göre şirketlerin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından denetlenebileceği, 28.08.2012 tarihli Ticaret Şirketlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğinin 5/k bendine göre yıllık faaliyet raporlarının denetime konu olacağı ifade edilmiştir. Yıllık faaliyet raporu YTTK md 82’ye göre 10 yıl boyunca muhafaza edilmesi gereken belgeler arasında da sayılmıştır. Yıllık faaliyet raporunun talep edilmesi halinde 10 iş günü içinde denetim elemanına teslim edilmesi gerekir.
İDDİA, SPOR TOTO ve GANYAN BAYİLERİNİN BA ve BS BİLDİRİMİ VERME YÜKÜMLÜLÜKLERİ
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci
maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlık 350 Sıra
No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan
mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve
Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet
satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form
Bs)" ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiş, 362 ve 381 Sıra
No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleriyle de bu yükümlülüğe ilişkin
açıklamalar yapılmıştır.
Konu ile ilgili olarak yayımlanan 04/02/2010 tarih ve 27483 sayılı resmi
gazetede yayınlanan 396 Sıra
No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de bilanço usulüne göre defter tutan
mükelleflerin mal ve hizmet alımları ile mal ve
hizmet satışlarının 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde
bildirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri açıklanmış
bulunmaktadır.
Söz konusu Tebliğin, 1.2.1. bölümüne göre,
bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde
yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin
belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil
makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz
fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs
bildirim formlarına dahil edilecektir.
Aynı
Tebliğin1.2.2 bölümünde, mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık
dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile mal ve/veya hizmet
satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna göre,
bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal
ve/veya hizmet alışları, "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu
(Form Ba)" ile; bir kişi veya kuruma katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve
üzerindeki mal ve/veya hizmet satışları ise "Mal ve Hizmet Satışlarına
İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" nun Tablo II alanında bildirilecektir.
İddia, spor toto ve
ganyan bayilerinin ba ve bs bildirimi verme yükümlülükleri konusunda tereddüt hasıl
olduğu görülmektedir. Bahse konu müşterek bahis oyunlarının bayileri müşterek
bahis oyunları üzerinden komisyon geliri elde etmektedirler. Bu komisyon
gelirlerinin aylık toplamının 5.000 TL ve üzerinde olması halinde Bs bildirim
formuna dahil edilerek bildirimde bulunulması gerekmektedir.
17 Şubat 2015 Salı
AVRUPA BİRLİĞİ FONLARININ VERGİLEMESİNDE YENİ BİR DURUM; GVK GEÇİCİ 84.MADDE
Avrupa Birliği katılım sürecinde Avrupa
Birliği, Türkiye ile müzakereye açılan fasıllar kapsamında birçok projeye destek vermekte ve birçok
proje AB finansman kaynakları ile ortak finansman yöntemi veya karşılıksız hibe
şeklinde desteklemektedir. Söz konusu hibeler, gerek IPA öncesinde 5303 sayılı
Kanun ile uygun bulunan Türkiye-AB arasındaki Çerçeve Anlaşma gerekse 5824
sayılı Kanun ile uygun bulunan IPA (Katılım Öncesi Araçları) Çerçeve Anlaşması
kapsamında özellikle dolaylı vergilerden istisna tutulmuşlardı. Ayrıca bu
istisnalar ise Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğler ile
yönlendirilmiş ve halen de uygulama devam ettirilmektedir.
Bununla birlikte AB hibelerinin harcanması
aşamasındaki vergiler istisna edilirken, hibe elde eden özellikle gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri açısından sorun 6456 sayılı Kanun'un 15'inci
maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu'na aşağıda yer alan geçici 84 üncü madde
eklenmek suretiyle sorun ortadan kaldırılmıştır. Buna göre;
“Avrupa Birliği organlarıyla akdedilen ve
usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan
hibeler, özel bir fon hesabında tutulur ve gelir olarak dikkate alınmaz. Söz
konusu hibelerle gerçekleştirilecek projelere ilişkin olarak bu fondan yapılan
harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet
olarak dikkate alınmaz. Proje sonunda herhangi bir şekilde harcanmayan ve iade
edilmeyen tutarın kalması hâlinde bu tutar gelir kaydedilir.
Birinci fıkra
çerçevesinde sağlanan hibelerle finanse edilen yıllara sâri inşaat ve onarım
işlerine ilişkin ödemeler üzerinden ve yaptıkları serbest meslek işleri
dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden, fon hesabından yapılan
harcama tutarları ile sınırlı olmak üzere, 94 üncü maddenin birinci fıkrasının
(2) ve (3) numaralı bentleri ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 30 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca vergi kesintisi yapılmaz.”
Buna göre; Avrupa Birliği organlarıyla sağlanan hibeler, özel bir fon
hesabında tutulacak ve bu hibeler gelir olarak dikkate alınmayacaktır.
Bununla birlikte söz konusu hibelerle gerçekleştirilecek projelere ilişkin
olarak bu fondan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde
gider ve maliyet olarak dikkate alınmayacak ve böylece AB hibeleri tamamen
işletmelerin ticari işlemleri dışında tutulmuş ve yönetilmiş olacaktır.
Ancak, proje sonunda herhangi bir şekilde harcanmayan ve iade edilmeyen AB
Hibesi bulunması halinde tutar gelir kaydedilecektir.
GVK Geçici 84 üncü madde ile getirilen bir başka değişiklik de ilgili
maddenin AB hibeleriyle finanse edilen;
• yıllara sâri inşaat ve onarım
işlerine ilişkin ödemeler üzerinden
• yaptıkları serbest meslek
işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemelerden,
AB hibelerinin kaydedildiği fon hesabından yapılan harcama tutarları ile
sınırlı olmak üzere stopaj yapılmayacaktır.
Buna göre; Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen Geçici 84'üncü madde uyarınca AB
destekli hibeler gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmek suretiyle
hibelerden elde edilen desteğin olumsuz etkilenmesi önlenmiştir. Bununla
birlikte yine söz konusu hibelerin harcaması aşamasında özellikle yıllara sari
inşaat işlemlerinde alınan % 3 stopaj ile serbest meslek faaliyetlerini icra
edenlere yapılan ödemeler üzerinden alınan % 20 stopaj kaldırılarak suretiyle AB
hibelerinin elde edilmesi ve harcanması aşamasındaki bütün vergiler istisna
kapsamına alınmıştır.
12 Şubat 2015 Perşembe
KURUMLARDA KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER
KURUMLARDA
KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER
Vergi mevzuatımıza
göre, bazı harcamalar ( işletme sahibinin ve ortaklarının veya yöneticilerinin
şahsi ve ailevi harcamaları, işletme yöneticilerinin kusurlarından dolayı
ödenen tazminatlar, cezalar, gecikme zamları ve faizler kanunen kabul edilmeyen
gider olup safi kazancın tespitinde gider olarak yazılamaz.
Kanunen Kabul Edilmeyen Giderlerin
hangi kanunlarda düzenlendiğini sıralamak istersek;
-
5520 sayılı KVK 11 madde düzenlemeleri
- 193
sayılı GVK 41. Ve 90. madde düzenlemeleri
-
Özel Kanunlarla Düzenlenmiş Kabul Edilmeyen Ödemeler
** Kurumlar Vergisi Kanununun 11. Maddesine Göre
Kabul edilmeyen indirimler
1. Öz sermaye üzerinden ödenen veya
hesaplanan faizler.
2. Örtülü sermaye üzerinden ödenen
veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler.
3. Transfer fiyatlandırması yoluyla
örtülü olarak dağıtılan kazançlar.
4. Her ne şekilde ve ne isimle
olursa olsun ayrılan yedek akçeler (Türk Ticaret Kanununa, kurumların kuruluş
kanunlarına, tüzüklerine, ana statülerine veya sözleşmelerine göre safi kazançlardan
ayırdıkları tüm yedek akçeler ile Bankacılık Kanununa göre bankaların
ayırdıkları genel karşılıklar dahil).
5. Bu Kanuna göre hesaplanan
kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21.07.1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri.
6. Kanunlarla veya kanunların
verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul
kıymetlerin itibari değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu
menkul kıymetlere ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler.
7. Kiralama yoluyla edinilen veya
işletmede kayıtlı olan; yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz
taşıtları ile uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet
konusu ile ilgili olmayanların giderleri ve amortismanları.
8. Sözleşmelerde ceza şartı olarak
konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının,
yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar
tazminat giderleri.
9. Basın yoluyla işlenen fiillerden
veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi ve manevi zararlardan
dolayı ödenen tazminat giderleri.
10. Her türlü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 50'si (1).
Bakanlar Kurulu bu oranı % 100'e kadar artırmaya veya sıfıra kadar indirmeye
yetkilidir.
**Gelir
Vergisi Kanunu’ nun 41. Maddesine Göre Gider olarak İndirilmesi Kabul Edilmeyen
Giderler :
1. Teşebbüs sahibi ile eşinin ve
çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler
(Aynen alınan değerler emsal bedeli ile değerlenerek teşebbüs sahibinin
çektiklerine ilave olunur.)
2. Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen
aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar;
3. Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler;
4. Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya
diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler;
5. (5615 sayılı kanunun 3 üncü maddesiyle eklenen bent Yürürlük; 1/1/2007
tarihinden geçerli olmak üzere 04.04.2007)Bu fıkranın 1 ilâ 4 numaralı
bentlerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin,
ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen
bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması
halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış
bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş
sayılır.
Teşebbüs sahibinin eşi,
üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dahil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan
veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu
şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında
bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır.
Bu bent uygulamasında,
imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi,
ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal
veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.
İşletmeden çekilmiş
sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar
vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme
işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan
işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi hükmü uygulanır.
6. Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin
suçlarından doğan tazminatlar (Akitlerde ceza şartı olarak derpiş edilen
tazminatlar, cezai mahiyette tazminat sayılmaz.)
7. (3571 sayılı Kanunun 8'inci maddesiyle eklenen bent) Her türlü
alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklâm
giderlerinin % 50'si (90/1081 sayılı B.K.K. ile (0) sıfır) (Bakanlar
Kurulu, bu oranı % 100'e kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye yetkilidir).
8. (4008 sayılı Kanunun 25'inci maddesiyle eklenen bent Yürürlük;
1.1.1995) Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra,
tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava
taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri
ile amortismanları;
9. (6322 sayılı kanunun 6.maddesiyle düzenlenen bent;
Yürürlük 15.06.2012)Kullanılan yabancı
kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere,
yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara
ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar
altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10'unu aşmamak üzere
Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.
Belirlenecek oranı
sektörler itibarıyla farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir
10. (4756 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle eklenen bent Yürürlük;
21.05.2002) Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon
yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat
giderleri.
Kurumların
safi kurum kazancını tespit ederken yukarıdaki maddede sayılan kanunen kabul
edilmeyen giderleri de dikkate almak gerekmektedir.
** Gelir Vergisi Kanunun 90. Mad. Göre
İndirilemeyecek Giderler :
-
Gelir Vergisi ile diğer şahsi vergiler ve her ne şekilde olursa olsun vergi
cezaları ve para cezaları, 6183 sayılı amme alacaklarının tahsil usulü
hakkındaki kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler
gelir vergisi matrahından ve gelir unsurundan indirilemez.
-
Özel Kanunlarda Düzenlenmiş Kabul Edilmeyen Ödemeler:
*6802 sayılı kanun
düzenlemeleri (Özel İletişim Vergisi): 6802 sayılı Gider
Vergileri Kanunu’nun 39. maddesinde ‘’Bu vergi, katma değer vergisi matrahına
dahil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmez ve
hiçbir vergiden mahsup edilmez.’’ denildiğinden haberleşme faturalarındaki Özel
İletişim Vergisi KKEG olarak dikkate alınmalıdır.
*197 sayılı MTV düzenlemesi: 197 sayılı MTV Kanunu’nun
14 maddesinde ‘’ Bu Kanuna bağlı
(I) ve (IV) sayılı tarifelerde yer alan taşıtlardan (Ticari maksatla
kullanılan uçak ve helikopterler ile taşıt kiralama faaliyeti ile uğraşan
işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar hariç) alınan vergi ve cezalar
ile gecikme zamları gelir ve kurumlar vergilerinin matrahlarının tespitinde
gider olarak kabul edilmez.’’ denildiğinden, bu tür ödemeler KKEG olarak
dikkate alınmalıdır.
*4857 sayılı
İş Kanunun Düzenlemesi : 4857 sayılı İş Kanunun 30. Maddesi uyarınca (İşverenler, elli veya
daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde üç engelli, kamu
işyerlerinde ise yüzde dört engelli ve yüzde iki eski hükümlü işçiyi veya
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu veya 16/6/1927 tarihli ve 1076
sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu kapsamına giren ve
askerlik hizmetini yaparken 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 21 inci maddesinde sayılan terör olaylarının sebep ve tesiri sonucu
malul sayılmayacak şekilde yaralananları meslek, beden ve ruhi durumlarına
uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler.) Özürlü çalıştıran mükellefler tarafından çalıştırdıkları
özürlü personelin sigorta primi işveren hissesinin söz konusu madde kapsamında
Hazinece karşılanan kısmının gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider ve
maliyet olarak dikkate alınamaz,
*
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu : 4447
sayılı işsizlik kanunun 7. Mad. Uyarınca anılan madde kapsamındaki İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan karşılanan sigorta pirimine at işveren hisselerinin gelir ve kurumlar
vergisi uygulamasında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınamaz.
*5510 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu : 5510 sayılı SSK 81. Mad. Uyarınca anılan madde
kapsamında Hazinece karşılanan sigorta primine ait işveren hisselerinin gelir
ve kurumlar vergisi uygulamasında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate
alınması mümkün değildir.
Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Niteliğinde Olan Diğer
Giderler :
Gelir Vergisi Kanunu'nun 41. maddesinde sayılmamasına
karşın, aşağıda sayılan bazı giderlerin ticari kazancın tespitinde hâsılattan
indirilmesi mümkün değildir:
1.
Çalınma, kaybolma ve dolandırıcılık nedenleriyle doğan zararlar,
2.
Vadeli çekler için hesaplanan reeskontlar ile mevcut borç senetlerini reeskonta
tabi tutmayıp, buna karşın alacak senetlerinin reeskonta tabi tutan kurumların
hesapladıkları reeskontlar,
3.
İşletmede çalışan personelin ölümü durumunda ailesi ve çocuklarına kanuni
zorunluluk olmaksızın verilen yardımlar,
4.
Vefat ilanları karşılığında verilen meblağlar ve çelenk masrafları,
5.
Faaliyet konusuyla ilgili olsa da, kurulması veya kayıt olunmasında yasal bir
zorunluluk bulunmayan, tamamen gönüllülük esasına dayanan dernek veya
birliklere ödenen masrafa katılma payları,
6.
Bir başka kişi veya kurum adına düzenlenmiş belgelere istinaden yapılan
giderler,
7.
Yasal olarak azami had belirlenmiş giderlerde belirlenen hadleri aşan kısım
(azami oranının üzerindeki herhangi bir oranda ayrılan amortismanlar, Gelir
Vergisi Kanunu'nun 40/8. maddesinde hüküm altına alınan haddin üstünde ödenen
sendika aidatları vb.),
8.
Kanunen yasaklanmış faaliyetlerin yapılmasından kaynaklanan giderler (Rüşvet,
yasa dışı örgütlere yapılan bağış ve yardımlar vb.),
9. Maliyet olarak dikkate alınması gereken
harcamaların doğrudan gider yazılması,
10.
Dönemsellik ilkesi gereği cari yıl haricindeki geçmiş veya gelecek yıllara ait
giderler,
11.
Siyasi partilere ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 14/6. maddesi kapsamına
girmeyen diğer gerçek ve tüzel kişilere yapılan bağışlar,
12.Kanunlarda
düzenlenen özel haller hariç olmak üzere belgelendirilemeyen giderler,
13.Nedeni
bulunamayan sayım ve tesellüm noksanları,
14.Vergi
Usul Kanunu'nda düzenlenmemiş bulunan karşılıklar,
11 Şubat 2015 Çarşamba
Yıllara sari inşaat ve onarım işleri (3)
Gelir idaresinin
farklı birimlerince verilen muktezalar dikkate alındığında yıllara sari inşaat
ve onarma işleri ile ilgili özellik arz eden hususlara aşağıda yer verilmiştir.
İnşaat ve Onarım
taahhüdünde bulunulmadan sadece inşaat malzemesi teslim edilmesi işi yıllara
yaygın inşaat ve onarım işi değildir.
Tek sözleşme ile
üstlenilen ayrı dekapaj işlerinden elde edilen kazançların ayrı ayrı tespit edilerek bitirildikleri
yılın kazancı olarak beyan edilmesi gerekmektedir.
ü Kapı, pencere, portmanto işi yıllara yaygın inşaat ve onarım işi değildir.
ü sözleşme kapsamındaki hazır beton temini
işinin üstlenmiş olduğu inşaat işinden bağımsız olarak sadece beton temini ile
sınırlı olması halinde Gelir Vergisi Kanununun 42 inci maddesi kapsamına giren
inşaat ve onarım işi olarak değerlendirilmeyecektir.
ü Geçici kabulden önceki dönemlere ait olan hak edişlerin bu tarihten sonra
onaylanması ve ödenmesi tevkifat yapılmasına engel değildir.
ü Geçici Kabul Tutanağının düzenlenmesinden sonra kesin kabulü sağlamak için
ödenen istihkaklardan gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır.
ü Elektrik Tesisatı işi yıllara yaygın inşaat ve onarım işidir.
ü Bütünlük arzeden işlerde, işin yıllara sari olup olmaması işin tamamının
bitirilmesinin birden fazla yılda yapılıp yapılmamasına bağlıdır.
ü Yap-satcı müteahhitlerin faaliyeti yıllara sari inşaat işi olarak
nitelendirilemez ve bu esasa göre vergilendirilemez. Ancak gayrimenkul satışı,
inşaatın bitimi ve tapudaki muamelelerin' ikmali ile mümkün olacağından,
önceden alıcıdan tahsil edilen paralar avans niteliğindedir.
ü Yıllara sari inşaat ve onarma işinde, inşaât sözleşmesinin aynı yıl içinde
feshedilmiş olmasının inşaatın bu niteliğini değiştirmez. Dolayısıyla, fesih
tarihine kadar ödenen istihkaklar vergi tevkifatı yapılması zorunludur.
ü Sözleşmeye göre yıllara sari olduğu anlaşıl inşaatın ayrı firmalarca
üstlenilmesi ve sözleşmenin aynı yıl içerisinde feshedilmesi, inşaatın anılan
niteliğini değiştirmeyecektir.
ü Serbest bölgede kurulu firmaya yapılan inşaat işi kapsamında yapılan mal
tesliminin yıllara sari inşaat işi olarak değerlendirilip
değerlendirilmeyeceği.
yıllara sari inşaat ve onarım işi kapsamında değerlendirilmesi ve malzeme
temini dahil ödenen hak edişlerin tamamından Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)